Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, “Yüzde 60’ların üzerine çıkan bir kredi maliyeti ile sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değil” dedi. Muğla Dalaman’da yapılan ASO 2025 yılı Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan Başkan Ardıç, mevcut durumda enflasyonla mücadelede kontrolün kaybedilmemesi gerektiğini ancak sanayicinin dayanacak gücünün kalmadığını söyledi.
Ardıç, “Dünyadaki mevcut gelişmeler ülkemize küresel üretim üssü olabilme fırsatını beraberinde getirirken; krediye ulaşmanın ve maliyetinin yüksek olduğu bir ortamda fırsatları nasıl değerlendireceğiz? Nasıl üretim üssü haline geleceğiz? İhracat ve istihdamı nasıl artıracağız?” şeklinde konuştu.
Ardıç, “Enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan para politikasının, tüketime yönelik krediler kısıp, üretim için kullanılan kredilerin artırılması gerekiyor. Fiyat artışı sadece talep fazlalığından değil arz açığından da ortaya çıkar. Üretmediğimiz malın fiyatı yükselir” dedi.
“BAŞA DÖNDÜK”
ASO Başkanı Ardıç enflasyonla mücadeleye değindi ve son bir ayda yurt içinde yaşanan gelişmelerin enflasyon beklentilerini olumsuz etkilediğinin altını çizerek, şunları söyledi: “Merkez Bankası Aralık 2024’te başladığı faiz indirim döngüsünü sonlandırdı. Aslında biz sanayiciler nisanda 250 baz puanlık indirim ile politika faizini yüzde 40 seviyelerine düşeceğini bekliyorduk.
Geldiğimiz nokta gecelik borç verme faizinin yüzde 49 çıkmasıyla, aslında faizlerde 9 puanlık artışla karşı karşıya kaldık. Yeni ekonomi yönetimimizin başlattığı dezenflasyonist programla 22 aydır enflasyonla mücadele ediyoruz. Biz sanayiciler hem yüksek enflasyonun hem de yüksek faizin ortaya çıkardığı çoklu tahribatla ayakta kalmaya çalışıyoruz. Umudumuz enflasyonda iyileşmeyle faizlerin de makul seviyeye gelmesiydi. Maalesef başa döndük.”
“GIDA ENFLASYONU ÇOK DAHA ÜRKÜTÜCÜ BOYUTLARA ULAŞABİLİR”
Başkan Ardıç, martta gıda enflasyonun yüzde 4.94 ile manşet enflasyonun iki katı olduğuna dikkat çekerek, “Yıllık gıda enflasyonumuz ise OECD’deki en yüksek ülkeden 3 kat fazla. Buna bir de nisandaki zirai don felaketinin sonuçlarını ekleyecek olursak, önümüzdeki dönemde gıda enflasyonu çok daha ürkütücü boyutlara ulaşabilir. Gıda fiyatlarındaki artış, düşük ve orta gelirlilerin alım gücünü ciddi şekilde etkiliyor.
Toplumsal refah üzerinde derin etkiler yaratan gıda enflasyonunun kontrol, gıda arzının ise mutlaka güvence altına alınması gerekiyor” dedi. Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi ve korunmasının, gıda arzının sağlanmasında kilit rol oynadığını dile getiren Ardıç, “Anadolumuzun verimli topraklarında nerede yanlış yaptık, neden tarım ve hayvancılık ülkemizde halen sorun olmaya devam ediyor? Şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Egemenliğin yolunun su, gıda ve enerjinin bağımsızlığından geçtiğini vurgulayan Ardıç, “Su olmayınca ot olmaz, ot olmayınca hayvancılık olmaz, et olmaz. Su olmayınca tarım olmaz, gıda olmaz" dedi. Ardıç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Silvan Tüneli’nin kazı başlangıç törenindeki ifadelerini çok değerli bulduğunu ifade ederek "Görünen o ki, petrol ve doğal gaz için yapılan savaşlar, önümüzdeki dönemde su kaynakları için yapılacak” açıklaması yaptı.
Günümüzde tekno-feodalizm adında yeni bir ekonomik düzenle kapitalizmin dönüşüm sürecine girdiğini söyleyen Ardıç, “Feodal düzendeki toprak sahiplerinin yerini alan teknoloji devleri; dijital altyapılar, platformlar ve kullanıcı verileri üzerinde hâkimiyet kuruyor. Sanayi sektörü de bu tekno-feodal düzenin etkisi altında dönüşüm yaşıyor. Endüstri 4.0, yapay zekâ, otomasyon, büyük veri gibi yeniliklerle sanayi üretimi hızla dijitalleşiyor” diye konuştu.
“TEKNOLOJİK ÜRÜN İHRACATINDA KÜRESEL ORTALAMANIN ÇOK ALTINDAYIZ”
Çin ve ABD’nin küresel teknoloji yarışında liderliklerini sürdürebilmek için kamu ve özel sektör vasıtasıyla büyük yatırımlar yaptıklarına dikkat çeken Ardıç, Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatı, Ar-Ge ve inovasyon verilerini sıralayarak, şunları söyledi: “Toplam ihracatımız içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3.8 ile yaklaşık yüzde 20’ler civarında seyreden küresel ortalamanın oldukça altında.
Bu rakamlar, üretimdeki ürün çeşitliliğinin teknoloji odaklı büyüme dönüşümde yeterli olmadığımızı gösteriyor. Bu bağlamda, teknolojik dönüşüm hedeflerimizi gerçekleştirmek için inovasyona dayalı daha güçlü bir strateji ve kararlı uygulamalara ihtiyaç duymaktayız. Maalesef mevcut veriler Ar-Ge harcamalarında henüz istenilen seviyede olmadığımızı gösteriyor.
OECD rakamlarına göre, Ar- Ge harcamalarımızın gayri safi yurt içi hasılamıza oranı, benzer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında düşük kalıyor. Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurt İçindeki payı 2023’te 1,42 seviyesinde. Bu oran yüzde 2,2 olan Avrupa Birliği ortalamasının da oldukça altında. Megatrend olarak adlandırılan gelişmelere yönelik hem yenilikçi hem de proaktif politikalar geliştirmek üzere, mevcut durumu ve geleceğe yönelik perspektifi ortaya koymamız gerekiyor.”