Gözlerinizi kapayın ve kendinizi, zamanın ötesinden yankılanan duaların fısıltılarına bırakın. Sakarya'nın yemyeşil toprakları, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda yüzyıllardır pek çok ermişe ev sahipliği yapmış, kutsal mekanlarıyla da büyüleyici bir sır perdesi aralıyor. Bu topraklarda atacağınız her adım, geçmişin izlerini taşıyan manevi bir yolculuğa dönüşecek. Peki, bu kutsal mekanlar hangi hikayeleri fısıldıyor ve bizlere hangi bilgelikleri sunuyor dersiniz? Sakarya'nın kalbindeki bu manevi yolculukta, keşfedilmeyi bekleyen sırlar sizi bekliyor.
-
Sakar Dede Söylencesi ve Türbesi (Erenler): Bir zamanlar Sakar Dede adında bir ermiş, Adapazarı'nda Sakarya Nehri üzerindeki Beşköprü'den geçerken geçiş vergisi istenmiş. Parası olmadığını söyleyen ermişe izin verilmeyince, Sakar Dede elini Kirazca Köyü yönüne uzatarak dua etmiş ve nehir yatak değiştirerek gösterdiği yönden akmaya başlamış. Köprü kuru toprakta kalınca, Sakar Dede köprünün sahibini lanetlemiş ve suya dalıp karşıya geçmiş. O günden sonra nehrin adı Sakarya Nehri olmuş ve ermişin "Sakar Dede" olduğuna inanılmış. Erenler Tepesi eteklerindeki türbesi, bugün hala ziyaret ediliyor.
-
Ağaç Baba Söylencesi ve Türbesi (Erenler Tepesi): Erenler Tepesi aynı zamanda Ağaç Baba'nın yattığı yer. Ağaç Baba'nın diktiği ağaçlara zarar verenlerin başına bin bir bela geldiğine inanılırmış. Ölmeden önce ağaçlara iyi bakılmasını vasiyet etmiş ve bu vasiyet hala dilden dile dolaşıyor.
-
Sabancı Baba Söylencesi ve Türbesi (Erenler Tepesi): Bir zamanlar Sapanca Gölü'nün yerinde cimri bir kasaba varmış. Eren Dede adında bir derviş, kasabaya gelmiş ancak kimse ona kapısını açmamış, bir yudum su bile vermemiş. Aç ve susuz kasabadan ayrılırken, sapancılık yaparak geçinen fakir bir adamın kulübesine uğramış. Sapancı onu güler yüzle ağırlamış. Sabah derviş ayrılırken, arkasına dönüp baktığında kasabanın yerinde koca bir göl görmüş. Dervişin ahı tutmuş ve o günden sonra göle "Sapanca" adı verilmiş.
-
Şeyhler Söylencesi (Kaynarca): Sultan Orhan'ın kumandanlarından Akçakoca, bölgeyi fethederken Şeyhler Köyü'nde mola vermiş. Yüzlerce askeri doyurma görevini Şeyh İsmail üstlenmiş. Birkaç kişilik yemekle yüzlerce askeri doyurması üzerine Akçakoca, Şeyh İsmail'in elini öperek bir dileğini sormuş. Şeyh İsmail, "ezan sesi duyulan yerlerin kendisine vakfedilmesini" istemiş ve dileği yerine getirilmiş.
-
Şeyh İzzettin İsmail Söylencesi ve Türbesi (Hendek): 1300'lü yıllarda yaşamış Şeyh İzzettin İsmail, Hendek'in Şeyhler Köyü'nde türbesi bulunan bir Anadolu ereni. Konuralp komutasındaki ordunun yiyeceği tükendiğinde, Şeyh İsmail bir bohçayla gelerek tüm orduyu doyurmuş ve atlara da arpa vermiş. Bu olağanüstü olay karşısında şaşıran Konuralp, Şeyh İsmail'in mucizesine tanık olmuş. Daha sonra Orhan Bey de Şeyh İsmail'i ziyaret etmiş ve ona bazı köyleri vakfetmiş.
-
Hıdır Dede Türbesi (Taraklı): 13. yüzyılda yaşamış ermişlerden Hıdır Dede, Vilayetname'de Hacı Bektaş-ı Veli ile olan ilişkileriyle anlatılıyor. Söylenceye göre, padişahın iyileşmeyen bir yarası varmış. Hıdır Dede, İstanbul'a gelerek seccade üzerinde kerametle namaz kılmış ve seccadesinin altında biten ottan yaptığı merhemle padişahın yarasını iyileştirmiş. Bu olayın üzerine padişah, Hıdır Dede ve evlatlarını askerlik ve vergiden muaf tutan bir ferman yayınlamış. Hıdır Dede Türbesi, Taraklı halkı için önemli bir ziyaretgah olup, her yıl "Hayır Pilavı Şenlikleri" düzenleniyor.
-
Akyazılı Sultan Dede'nin Kardeşlerinin Türbeleri: Horasan'dan geldiği söylenen Akyazılı Sultan Dede ve altı kardeşi, bölgeye geldiklerinde havanın değiştiği ve aydınlandığı rivayet edilir. Aslan üzerinde yol aldığı her yerde yeryüzünün aydınlanmasıyla "Akyazılı Sultan Dede" olarak anılmış. Kardeşleri arasında Hendek'teki Selman Dede, Erenler Dede, Vahap Dede, Keremali, Durhasan Dede ve Sarı Dede bulunuyor.
-
Yedi Kardeş Evliyanın Toplanması: Bu yedi kardeş evliyanın yılın belirli dönemlerinde Salman Dede'de toplandıklarına inanılır. Kimilerine göre Kadir geceleri bir yıldız şeklinde türbeleri dolaşılırken, kimilerine göre Aralık ayında yeşil ışık olarak bir yatırda birleşirler ve dertlere çare olurlar.
-
Salman Dede Türbesi (Hendek): Uludere'deki bu türbe, çeşitli hastalıklar ve yağmur duası için ziyaret edilir. Türbeye bırakılan suyun ertesi sabah bittiği ve bu suyla ibadet eden ak saçlı bir ihtiyarın görüldüğü söylenir.
-
Erenler Dede Türbesi (Hendek): Hendek'in meşhur yedi kardeş evliyasından biri olan Erenler Dede'nin türbesinin, bir depremde su üzerinde yüzerek bugünkü Nuriye Köyü'ndeki yerine geldiğine inanılır.
-
Keremali Türbesi (Hendek): Hendek'in güneyindeki Keremali Dağı'ndaki türbe, yedi kardeş evliyadan Kerem ve Ali'nin Bizans'la savaşırken şehit düştükleri yer. Hasan'ın ise suda kaybolduğu ve bu nedenle o yere "Durhasan" dendiği rivayet edilir. Türbede, savaşlarda top seslerinin duyulduğu ve Kıbrıs Savaşı'nda da bunun görüldüğü anlatılır.
-
Sarı Dede Türbesi (Hendek): Hendek'in Çay Mahallesi'ndeki Sarı Dede Türbesi, adakların adandığı, pilav dökülen ve yağmur duası yapılan bir yer. Kötü niyetli bir kişinin burada felç olduğu söylenir. Sarı Dede'nin sadece insanların değil, hayvanların da koruyucusu olduğuna inanılır.
-
Vahap Dede Türbesi (Hendek): Cam Dağı'ndaki Vahap Dede Türbesi'nin efsanesine göre, Bizans'la savaşta şehit düşen Vahap Dede, kesilen kellesini koltuğunun altına alıp dağa çıkmış ve orada kalmış. Halk da onun yattığı yere türbesini yaptırmış.
-
Karaca Ahmet Sultan Türbesi (Pamukova - Paşalar Köyü): Pamukova'nın Paşalar Köyü'nde bulunan Karaca Ahmet Sultan Türbesi, I. Murat döneminde yaşamış büyük bir evliya olan Karaca Ahmet Sultan'a ait. Geyiklerle konuştuğu ve onlarla insanüstü ilişkiler kurduğu rivayet edilen Karaca Ahmet Sultan'ın adı da bu yüzden "Karaca" simgesini taşır. Türbe, vakıf arazisi üzerine kurulmuş olup, içinde Karaca Ahmet Sultan, eşi ve üç çocuğunun mezarları bulunuyor.
-
Karıncalı Dede Türbesi (Arifiye - Adliye Köyü): Adapazarı'nı Bilecik'e bağlayan E-25 Karayolu üzerinde, yüksek bir kayanın üzerinde bulunan bu türbe, karıncalarla konuşan bir Türkmen ermişinden adını alıyor. Köyü karıncalardan kurtardığı söylenen bu ermişin vasiyeti üzerine mezarı kayanın üzerine yapılmış. Ziyaretçiler dileklerinin kabulü için ağaçlara bez parçası asar ve karıncaların yemesi için pirinç bırakırlar.
Sakarya'nın her köşesinde, geçmişten günümüze uzanan bu efsaneler, şehrin kültürel zenginliğine ve mistik atmosferine ışık tutuyor.