Sapanca Gölü’nde su seviyesinin düşmesiyle birlikte ortaya çıkan adacıktaki kalıntılar, Sakarya’nın binlerce yıllık geçmişine dair çarpıcı ipuçları sunuyor. İlk değerlendirmelere göre yapı; bazilika, kilise, şapel ya da Bizans dönemine ait stratejik bir gözetleme ve kontrol noktası olabilir.
Sakarya Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SAKUM) Müdürü Dr. M. Alper Cantimer ise "Bitinya döneminden itibaren Roma'da, Bizans'ta ve hatta Osmanlı'da denenmiş olan bir proje var. Biz bunu hep Marmara'ya üçüncü bir boğaz gibi düşündük ama bir alternatif olarak Karadeniz'e çıkışı değil de Sakarya Nehri'ni değerlendirerek Sapanca Gölü'yle birleştirerek Körfeze bir çıkış yani İstanbul'a yeni yol olarak düşünmenin de oldukça makul olduğunu düşünüyorum" dedi.
Kalıntının, Sakarya ve çevresinde Bizans döneminden kalma kale ve köprülerle birlikte ele alınmasının daha sağlıklı neticeler verebileceğini dile getiren Cantimer, Justinianus döneminde planlandığı bilinen ve Beşköprü'yü de içine alan nehir limanı projesinin hayata geçirilmiş olması halinde, bu alanın stratejik bir noktada yer almış olabileceğini kaydetti. Cantimer, Sakarya Nehri üzerinden İstanbul'a taşımacılık yapılması durumunda 200 kilometrelik bir yol kat edilmesi gerektiğini, projeyle nehir ve göl ikilisi kullanılarak Körfez'den İstanbul'a ulaşımın mesafesinin en az 100 kilometre kısaltılmasının hedeflendiğini aktardı.

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Sakarya Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SAKUM) Müdürü Dr. M. Alper Cantimer, "Sapanca Gölü'nde ortaya çıkmış olan kalıntı üzerinde yoğun çalışmalar gerektiriyor. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca bu çalışmaların devam edeceğini düşünüyorum. Ortaya çıkan yapının ne olduğunu bilmemekle birlikte bir hipotez üzerinde çalışacak olursak Sakarya ve çevresinde Bizans döneminden kalmış olan kaleler, köprüler ve bu kalıntıyı beraber değerlendirebilmenin bence ciddi bir anlamı var. Bu kalıntı, şuan itibariyle belki güncel bilgi olarak bazilika İznik'tekiyle mukayese edilebilir ya da bir kilise, şapel denebilir.
Bize kalmış olsa makul olan çerçevede üretmek istediğimiz hipotezle bağlantılı olarak burasının gözetleme ve kontrol noktası olması da muhtemel ya da ihtimaller dahilindedir. Gözetleme derken eğer Justinianus zamanında Beşköprüyü'de içine alacak şekilde planlanmış olan nehir liman projesi işlemiş olsaydı burası önemli bir nokta olacaktı. Elbette bugün böyle görünmüyor çünkü ‘Sakarya'nın bir tarihi yoktur' diye düşünülüyor. Oysaki adı konulmamış birbirinden farklı noktalarda bir sürü yapıyı bir araya getirebilme imkânı sunuyor bu kalıntı bize. Eğer bir iskele babasına rastlarsak ya da yapılan araştırmalarda buna benzer bir yapılar bulunursa memnun oluruz. Çünkü hemen yakınlarında Kurtköy Kalesi ve Eşme de hemen bu kalıntıyı gören bir de köprü var. Bu yapının bulunduğu yer Kocaeli Körfezi'ne doğru en son derinlikli noktadan önceki zirve nokta göl içeresinde" dedi.

Ayasofya’dan Daha Eski Bir Yapı Olabilir
Ortaya çıkan kalıntının, Bizans’ın erken dönemlerine hatta Ayasofya’dan daha eski bir yapıya ait olabileceği ihtimali de akademik çevrelerde heyecan oluşturdu. Cantimer, İznik’teki su altı bazilikası örneğini hatırlatarak, Sapanca Gölü’nün altında da benzer katmanlı bir tarihsel yapı bulunmasının şaşırtıcı olmayacağını dile getirdi.
Sakarya Tarihi İçin Dönüm Noktası
Sapanca Gölü’nde ortaya çıkan bu gizemli yapı, Sakarya’nın “tarihsiz bir şehir” olduğu algısını kökten değiştirebilecek potansiyele sahip. Bizans kaleleri, nehir limanları ve göl içi yapılarıyla bütüncül bir şekilde ele alındığında, Sakarya’nın Anadolu ve İstanbul arasındaki stratejik konumu bir kez daha gözler önüne seriliyor.






